AKINCILAR İLÇESİ
Coğrafi Konum : Doğu Karadeniz Bölgesinin batı ve iç kesimlerinde yukarı Kelkit havzasında yer almaktadır. Doğusunda Sivas'ın ilçelerinden Gölova, batıda Suşehri, güneyde İmranlı, kuzeyde Giresun iline bağlı Şebinkarahisar ilçeleriyle komşudur. Yüzölçümü yaklaşık 500 km2'dir. İlçede ortalama yükseklik l000m'dir. En düşük rakım 700m'dir. En yüksek tepesi 3015m ile Kızıldağ doruğudur.
İlçenin Tarihçesi : İlk yerleşim Malazgirt Savaşından sonra Türklerin Anadolu'ya girmesiyle başlamıştır. İlk Türkmen boylarından biri şimdiki ilçe merkezinin 1 km. güneyinde Karadağ'ın yamacındaki Söğütlüdere mevkiinde yerleşmiştir. Köyün ilk adı o zamanlar Azbider olarak anılmıştır. Daha sonraları Azbider ve Ezbider'de denilmiştir. Konum itibariyle bölge aşağı Ezbider ve yukarı Ezbider olarak da anılmış her iki yere de mescit yapılmıştır.1800 yıllarında bölgeye gelen Ermeniler Yukarı ve Aşağı Ezbider'e yerleşmişler ve ilk kiliselerini Yukarı Ezbider'e yapmışlardır.
Türklerin Ermenilerden çok önce Ezbider'de yaşadıkları yapmış oldukları Gönen Çeşmesinin 1647 tarihli kitabesinden anlaşılmaktadır.1840 yılında yeni yeni Türk ve Müslüman kabilesi olan Hatipoğlu Kabilesi bu bölgeye yerleşmiştir. Tazminat döneminde Ezbider nahiye olmuştur.
1956 yılında şimdiki belediye teşkilatı kurulmuştur.1962 yılında Ezbider adı değiştirilerek "Akıncılar" olmuştur.1990 yılında çıkarılan kanunla ilçe merkezi olmuştur. İlçe merkez nüfusu 5320 kişidir. İlçeye bağlı 33 köy vardır ve rakımı 900 m'dir. Sivas'a 210 km mesafededir.
Tarihi Değerleri : İlçede bulunan Hatipoğlu Camii 1852 yılında Hatipoğlu İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Doğantepe köyünde Bahattin Şeyh Türbesi, Yusuf Şeyh köyünde Yusuf Şeyh Türbesi, Doğantepe ve Erence köyünde Bizans dönemine ait olduğu sanılan kaleler vardır.
ALTINYAYLA İLÇESİ
Coğrafi Konum : Altınyayla'nın Kuzeybatısında Şarkışla, Kuzeydoğu-sunda Ulaş ve Sivas Güney doğusunda Kangal, (Güneybatısında (Kayseri) Pınarbaşı ile çevrili bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesinin sahip olduğu karasal iklim hüküm sürmektedir. Arazinin %70'i yayla %30'u dağlıktır. İlçenin (çizildi) Güneybatısında Kara Tonus Dağı, kuzeyinde Tonus Ovası, Güneyinde İncecik ve Mergesen Yaylası, Güneydoğusunda İbicek Yaylası, Doğusunda Yücekaya Yaylası mevcuttur.
İlçemizde Altınyayla göleti, Deliilyas göleti Güzeloğlan Göleti, Doğupınar Göleti bulunmaktadır. Ayrıca (şahlı) Doğupanır köyüne Gazibey barajı ve Deliilyas barajı yapımı inşaatları sürmektedir. Belirtilen göletler sayesinde tarım arazileri sulanmakta ve sulu tarıma geçilmiş bulunmaktadır. İlçe nüfusunun 1990 yılı nüfus sayımında 3100 kişi olduğu saptanmıştır. İlçe halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
İlçenin Tarihçesi : Eski adı Tonus olan Altınyayla tarihinin ilk çağlarında başka bir deyişle 600 yıl önce Anadolu'da hakimiyet kuran Mezopotamya - Hitit - Roma - Bizans · Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetlerinin yerleşim yeri olduğu M.Ö. 550 yıllarında Persler'in hakimiyetine girdiği rivayet edilmektedir. Hitit hakimiyetinin M.Ö. 1200 yıllarında Balkanlar üzerinden gelen Erigyalılar tarafından ortadan kaldırılması ile tonus Frigyalılar hakimiyetine girmiştir. Frigya’nın yıkılması üzerine bu devletin yerine kurulan Lidyalılar devrinde devrin kudretli komutanı Giges Mezopotamya ve İran ticaretini Ege Denizine bağlayabilmek için yaptırdığı meşhur Kral Yolunun Tonus'un (Altınyayla) güneyinden geçtiği gezilip incelendiğinde görülen kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kral yolu Efes-Sart-Uşak-Gordiyon-Ankara-Çorum-Mecitözü-Tokat-Zile-Sivas-Tonus-Malatya-Harput-Diyarbakır-Ninova-Erbil-Suda yöreler-inden geçmektedir.
Daha sonra Pontus ve Roma egemenliğine girdiği 1071 yılında Malazgirt Zaferinden sonra Selçukluların egemenliğine girdiği,1347 yılında Şarkışla ile birlikte İlhanlılarca işgal edildiği M.S.1408 yılında Osmanlı Devleti yönetimine katıldığı bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1882 yılında Sivas vilayeti 4 sancak 26 kaza ve 247 nahiyeden meydana gelmektedir. Bulardan merkez sancağı Sivas, Aziziye (Pınarbaşı), Koçgiri (Zara), Divriği, Hafik, Gürün, Darende, Yıldızeli ve Tonus Beylerbeyliğine bağlı bir sancak olarak teşkilatlanan Tonus (Altınyayla) önemli bir konak yeri olmuştur.
1873 yılında ilçe olarak teşkilatlanan Şarkışla’nın önceleri Tonus adıyla kurulduğu görülmektedir. Şarkışla ilçe teşkilatından sonra Tonus nahiye olarak hizmet vermiştir. Yurt düzeyinde 1972 yılında yapılan ad değişikliği ile (çizildi) Tonus (Altınyayla) olarak adlandırılmıştır.
1972 yılında belediyelik olmuş, 20 Mayıs 1990 tarih ve 20523 sayılı Resmi Gazete'de Yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla ilçe statüsüne kavuşturulmuştur. 09.09.1990 tarihinde A.. Faruk Keleş'in ilk Kaymakam olarak atanması üzerine ilçelik faaliyetine fiilen başlamıştır.
Altınyayla ilçesi Aydın Mahallesi, Rıfat Özden Mahallesi ve Şafak Mahallesi olarak üç mahalleye ayrılmış olup, ayrıca Şafak Mahallesine bağlı olan Aşağı ibicek ve Yücekaya mezraları mevcuttur. Altınyayla'ya bağlı olan toplam birisi kasaba (Deliilyas) yirmi köy bulunmaktadır.
Tarihi Değerleri : Altınyayla Camii:1895 yılında Mahmut, Müştak ve Salman ustalar tarafından yapılmıştır. camiyi yaptıran ise Tonuslu Ahmet Ağadır. Bu bilgilere ait kitabeler cami içerisindeki direklerde yazılıdır. Ahşap işçiliği mükemmel olan camii, kare planlıdır. Tavan ve direklerde kök boya ile kalem işleri yapılmıştır. İlçe çevresinde kale kalıntıları ve höyükler bulunmaktadır.
DİVRİĞİ İLÇESİ
Coğrafi Konum : Divriği ilçesi, Fırat nehrinin kolu olan Çaltı Çayı vadisi yakınında kurulmuştur. İlçenin doğusunda Erzincan, batıda Kangal, kuzeyde Zara-İmranlı, güneyi ise Malatya ile çevrilidir.
İlçenin yüzölçümü 2935 km2, rakımı 1250 m dir. İlçe merkezi nüfusu 17530 , köyleri ile birlikte toplam 32.710 kişidir.
İlçenin önemli dağları, kuzeyde Çengelli Dağı (2650), Deli Dağ (2150) Eferdi, Göldağ ve Akdağ'dır. Güneyde Yama, Demirli, Geyikli Güneydoğuda Sarıçiçek, doğusunda Iğınbat; batıda Dumluca yer alır. İlçenin en önemli akarsuyu Çaltı Çayıdır.
İlçede karasal iklim özellikleri görülür. Kışları çok karlı ve soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. İlçenin bazı dağlarında Meşe, Ardıç ve Çam türü seyrek orman alanları mevcuttur.
İlçenin Tarihçesi : İlçenin tarihi geçmişi Hititlere kadar dayanır (M.Ö. 90) Bizans devrinde Teprice-Tefrike denilen bu şehir XIII. asırda İbn Bibi'nin Selçuk namesinde, diğer bazı eser ve kitabelerde "Divrik" olarak rastlanmaktadır. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde şehrin adı bugün olduğu gibi "Divriği" olarak yazılmaktadır.
VII. Asrın başında sasanilerin istilasına uğrayan Divriği ve yöresi, Heraklius tarafından Sasani yayılmasından kurtarılmasından çok geçmeden Arap ordularının saldırılarına ve güneyde yerleşmiş askeri kolonilerden gelen akınlara hedef oldu. Çevre halkının bağlı olduğu Pavlikyen Mezhebi de Divriği'ye büyük önem kazandırıyordu.
Divriği'nin Türkler eline geçmesi Malazgirt Zaferi ile gerçekleşmiştir. Doğu Anadolu Türk emirleri arasında taksim edilirken Erzincan ve yöresi Emir Mengücek'e düşmüştür. Bu sülalenin bir kolu da Divriği'de hüküm sürmüştür. Mevcut kitabelere göre bunların devri XIII. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş ve bu tarihten sonra Mengücek hanedanının mülkü, Divriği'de Selçukluların eline geçmiştir.
Anadolu'daki Türk Birliğinin dağılmasından sonra, Divriği'nin Mısır memluk yönetiminde kaldığı görülür. 1398 yılında Divriği, Osmanlı padişahı I. Beyazıd tarafından, o devirde Mısır valisi olan İbrahim Şuhhi'nin oğlundan teslim alındı.1401 yılında Timur'un istilasına uğradı. Divriği'nin Türk Birliğine kesin olarak katılması Yavuz Sultan Selim devrinde Mercidabık zaferinden sonra olmuştur (1516). Osmanlı topraklarına katılan Divriği, Sivas eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu .
Sivas ilinin yeniden düzenlenmesinden sonra Divriği, ilçe merkezi haline getirilmiştir.
Tarihi Değerler : Divriği Kalesi : Bazı bölümlerin M.S. 9. yüzyılda Pavlikanlarca yapıldığı anlaşılmaktadır. Sur uzunluğu 1.5 km. kadardır. Büyük bir kısmı da Menğücekoğulları tarafından 13. yüzyılda yapılmıştır. İçerisinde camii, sarnıç, zahire ambarı, kaya kovuklarının izlerine hala rastlanmaktadır. Bunlardan başka Kesdoğan Kalesi, Ordu (Kaya Burun) Kalesi bulunmaktadır.
Camiileri :
Kale Camii: 1180 yılında Süleyman Şah oğlu Emir İshak tarafından yapılmıştır. Mimarı Maragalı Firuz' un oğlu Hasandır. Kale Camii Türklerin en eski yapısından biri olması sebebiyle çok büyük önem arz etmektedir.
Ulu Camii ve Darüşşifası : Ulu Camii, Mengücekoğullarından hükümdar Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır.1280m2'lik bir alana oturan camiiye, kuzey, doğu ve batı yönünde yer alan taş süslemeleriyle hayret uyandıran üç güzel kapıdan girilmektedir.
Darüşşifa ise, Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır. Bu eşsiz anıt 768 m2'lik bir alana oturmaktadır.18.yüzyılda medrese haline getirildiği için Şifaiye Medresesi de denilmektedir.
Cedit Paşa Camii: Aynı isimle anılan mahallededir.1799 yılında yapılmıştır. Bezemeleri Ulu Camiinde görülen süslemelerin kaba bir taklididir. Minaresi siyah-beyaz kesme taş örgülüdür. Bundan başka Abı Çimen Camii (1840), Gökçe Camii (1844), Zeliha Hatun Camii (1869), Hacı Osman Mescidi, Kemenkeş Camii, Şemsi Bezirgan, Kültür, Ahmet Paşa, Süleyman Ağa, Tavukçu, Turabali Mescitleri vardır.
Kümbet ve Türbeleri:
Sitte Melik Kümbeti: Mengücekoğullarından Emir Süleyman Seyfeddin Şahinşah için 1195 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı, sivri pramidal külahla örtülüdür. Tamamı kesme taştan inşa edilen türbenin süslemeleri dikkati çekmektedir.
Kemareddin Kümbeti : Emir Kemareddin, Mengücekoğullarının hazinedarıdır.1196 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı, içten kubbe dıştan pramidal külahla örtülüdür.
Kemenkeş (Nurettin Salih) Kümbeti : 1240 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı içten kubbe dıştan pramidal külahla örtülüdür.
Naip (Gazezler) Kümbeti : Kitabesine göre 1291 yılında Naifı Eşref için yaptırılmıştır. Sekizgen planlı pramidal külahlıdır.
Sinaniye Hatun Türbesi : Kalealtı mahallesindedir. Harap bir haldedir. Muhtemelen Mengücekoğulları dönemine aittir. Bunlardan başka; Ahi Yusuf Türbesi (13. yüzyıl). Araplık türbesi, Saracın Türbesi (18. yüzyıl) Nasreddin Mehmet Yatırı (1489), Dumluca Köyü Dilber Kümbeti (13. ve 14. yüzyıl) Seyit Baba Türbesi, Saçlı Baba, Akça Baba, Hasan Paşa Türbesi, Hüseyin Gazi Türbesi, Gani Baba Türbeleri vardır.
Hanlar - Hamamlar :
Pamuk Han : Demirdağ, istasyonunu yakınındadır. Duvarların büyük bir bölümü ayaktadır. Üst örtüsü yıkılmıştır.
Burma han Kervansarayı : Divriği-Kemah-Erzincan yolu üzerindedir. Mengücek-oğulları dönemine aittir. Sultan 1V. Murat'ın onarıma aldırdığı, Revan Seferine giderken bu handa konakladığı rivayet edilmektedir. Büyük ölçüde harap durumdadır.
Mirçinge Hanı : Handere köyündedir. Mengücekoğulları döneminde yapılmıştır. Sadece kapalı mekanlardan oluşmaktadır.
Dipli Han : Günbahçe köyü ile Dumluca Köyü arasındadır. Duvarları ve üst örtüsünün büyük bir bölümü ayaktadır.
Hamamlar : Aşağı Hamam (Hamam-ı Süfla-Acı Hamam-Kayaoğlu Hamamı) Bekir Çavuş Hamamı ve İmamoğlu Hamamı,
Köprüler :
Handere Köprüsü : Handere köyündeki hanın 1 km kadar güneydoğusun-dadır. Mirçinge Çayı üzerindedir. İki gözlü; sivri kemerlidir. 8 m. yükseklikte, 4,5 m. enindedir. Urta göz diğerinden büyüktür. Siirt Malabadi Köprüsünün bir benzeridir. Bundan başka; Kız köprüsü, Tazlıoğlu Köprüsü, Kesik Köprü, Lıh Çayı Köprüsü, Bereket Değirmeni Köprüsü, Köse Paşa Köprüsü, Hüngür Köprüsü ve Altındere Köprüleri vardır.
Kiliseler :
Yukarı Kilise : Kalenin batısında büyük bir bölümü yıkılmıştır.
Aşağı Kilise : Yukarı Kilisenin altındadır. Duvarlar ve üst örtü büyük çapta yıkılmıştır.
Kayaburun Köyü Kilisesi : Aynı adla anılan köyün girişindedir. Bunlardan başka; Kaya Yakup Kilisesi, Erşün Kilisesi, Uzunkaya (Pargam )Kilisesi,Güresin Verk mevkiinde bulunan kiliseleri vardır.
DOĞANŞAR İLÇESİ
Coğrafi Konum : İç Anadolu Bölgesinin kuzey doğusunda, Karadeniz ile İç Anadolu Bölgesi arasında yer alır. İlçe 40-41 kuzey paralelleri ile 37-38 doğu meridyenleri arasında kalmaktadır. Doğusunda Koyulhisar, batısında Yıldızeli, kuzeyinde Tokat iline bağlı Almus ve Reşadiye ilçeleri güneyinde ise Hafik ve Zara ilçeleriyle komşudur.
İlçenin Tarihçesi : Anadolu'nun eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Tarihi adı İpsile'dir. Bu ismi Bizans döneminde almıştır. Bizans döneminden sonra sırasıyla Danişmentliler, Anadolu Selçuklu Devleti, Ertana ve Kadı Burhaneddin'in yönetimine girmiştir.
Doğanşar 1399'da Osmanlılar tarafından fethedilmiş, Timur istilasıyla tekrar elden çıkmış,1424 yılında tekrar Osmanlıların eline geçmiştir.
Doğanşar'ın başlangıçta 19. yüzyılın son çeyreğine kadar Tokat'a bağlı olduğunu görürüz.1870 yılında doğrudan Sivas'a bağlandığını ve Tozanlı nahiyesi olarak adlandırıldığını görmekteyiz.1872'de Hafik ilçe olunca, Hafik'e bağlanan Doğanşar, 1906’da Reşadiye'ye, sonra tekrar Hafık'e bağlanmıştır. 1970'lere kadar teşkilatlı nahiye olan Doğanşar 09.05.1990 tarihinde ilçe olmuştur.
Tarihi Değerleri : İlçede geçmişi eskiye dayanan Kale Camii, Yeni Camii ve Ulu Camii vardır. Yörede ayıca birçok türbe vardır.
GEMEREK İLÇESİ
Coğrafi Konum : Sivas'ın batı tarafında yer alan ilçe, doğuda Şarkışla, güneybatısında Kayseri, kuzeybatısında Yozgat ile çevrilmiştir. Yüzölçümü 1150 km2'dir. Rakımı 1200m'dir. Tamamen karasal iklimin tesiri altındadır. Kışları soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. Maksimum ısı 40, minimum ısı -34.4 derece ve yılın 125 ile 145 gününde don olayı görülür. Sızır kasabasının kuzey batısı ormanlık alanlarla kaplı olup bu bölgede çok sayıda yayla mevcuttur. Bunlardan bazıları; Kaymaklı,Taalti kısık ve karmıklı yaylalarıdır.
İlçenin Tarihçesi : İlçe olarak kuruluş yılı 1953'tür. 38 yerleşim ünitesinden 5'i kasaba, 33'de köy bulunmaktadır. tarih bakımından ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmekle beraber,Malazgirt savaşından sonra bazı Türk aşiretleri tarafından kurulduğu söylenmektedir.
Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde kasaba olduğu ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Nahçıvan Seferi sırasında burada konakladığı kitabe ve mezar taşlarından anlaşılmaktadır.
Tarihi Değerler :
Şahruh Bey Mescidi (Merkez Camii) : Camii, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre, Dülkadiroğullarından Alaüddevle'nin oğlu Şahruh bey tarafından yaptırılmıştır.1749 yılında Arslan Paşa oğlu Ahmet bey ve 1822'de Çapanoğulları tarafından tamir ettirilmiştir.
Camii dikdörtgen planlı düz tavanlıdır. Harimin kuzeyinde bir üst mahfil ile güneyde altı sıra mukarnas kavsarlı beşgen bir mihrap bulunur.
Çepni Camii : Camii, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre,1530 tarihinde Kızılkocaoğlu İsa bey tarafından yaptırılmıştır.1826 ve 1898 yıllında onarım geçirmiştir. İç mekan güneyde en büyük olmak üzere dört eyvanımsı nişlerle genişletilmiştir. Orta kısım kare planlı çapraz tanozla örtülüdür. Tonozun ortasında sekizgen kaideli kubbecik yer alır. Yan kenarlar sivri kemer alınlıklı ve beşik tonoz örtülüdür. Güney kanat diğerinden daha büyüktür. Yapının batısında üç bölümlü bir cemaat yeri ile minare bulunur. Mihrap orijinal durumunu korumuş olup, çok güzel alçı süslüdür.
İnkışla Camii: Camiinin kuzeyindeki giriş kapısı üzerinde pek iyi okunulamayan bir kitabesi vardır. Köy halkının verdiği bilgiye göre camii Yozgatlı Safiye Hatun etrafından yaptırılmıştır,bugün büyük bir kısmı yenilenmiştir. Üç sahınlıdır. Sahınları ikişer sıra direk birbirinden ayırır. Direkler üzerinde "S" konsollar yer alır.
İnkışla Hamzalı Mevkii Camii: Camiinin duvarları ve mihrabı ayaktadır. Üst örtüsü yıkılmıştır. Kesine taş olan yapının çok eski olduğu ve yanında bir hazinenin bulunduğu köy halkı tarafından söylenir.
Çepni Hamamı I : Camiinin vakfı olabileceğini tahmin ettiğimiz hamam, camiinin güneyinde ona 15-20 m kadar uzaklıktadır. Bazı yapı öğelerinden camii ile asırdaş olabileceğini akla getirmektedir. Dıştan iki büyük kubbeli ve dikdörtgen planlıdır.
Çepni Hamamı II : Alabey mahallesi dervişağa bahçesinde şehir sularının yanında yer alan hamam, bugün harap ve bakımsızdır.
Çok eski olduğunu tahmin ettiğimiz yapı, üç mekanlıdır. Doğuda ki mekanlardan biri enine dikdörtgen planlı sivri beşik tonos örtülü, diğeri kare planlı üzeri yelpaze tromp geçişli kubbe ile örtülüdür.
Batıdaki sıcaklık ise; Enine dikdörtgen planlı ortası kubbe iki yanı beşik tonos örtülüdür. Tüm bölümlerde kapı ve tromplar sivri kör kemer nişi içine alınmıştır.
Şahruh Köprüsü : Ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmeyen bu köprü, 1538 yılında Şahruh Bey oğlu Mehmet han tarafından kölesi Behram'a eliyle tamir ettirmiştir. Kitabesi Sivas müzesindedir.
Köprü, kuzey-güney doğrultusunda uzanan 155x5,50 m. boyutlarında sekiz gözlü bir yapıdır. Köprü kuzeyden üçüncü açıklık üzerinde harpuşda yaparak yükselir.
Sızır Eskiköy Ören Yeri : Sızır kasabasının güneydoğu girişinde eskiköy adıyla anılan mevkidedir. Elde edilen buluntular bu bölgenin çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir. Kayalık ve yeşil bir alan içerisinde bulunan bu bölgede birçok mağara vardır. Bölgenin doğusunda bulunan çağşak mevkiinde yüze yakın mağara bulunmaktadır. Bunlardan bazıları çeşitli nedenlerden dolayı tahrip olmuştur. Eskiköy'de necip'in ini adıyla anılan mağara yeraltı şehrini andırmaktadır. 25-30 m.'ye kadar içerisine girilebilmekte ve içeride odalara ayrılmaktadır. Yine bu bölgenin güneydoğusunda bulunan Köşkbaşı adıyla anılan yerde bir Köşk bulunduğu, burada bulunan arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Maalesef bu kalıntılar zaman içerisinde bilinçsizce halk tarafından çeşitli yerlerde kullanılarak tahrip edilmiştir.
Sızır'da bu ören yerlerinden başka; Karacaören ve Dendeliz ören yeri ile kasabanın kuzeybatısında ormanlık bir alan içerisinde bulunan Çatalsay mevkiinde de bir su sarınıcı kalıntısı bulunmaktadır. Bütün bu kalıntılardan Sızır'ın Roma ve Bizans döneminde yerleşim merkezi olduğu sanılmaktadır.
Sızır Kalesi : Sızır kasabasının şu andaki yerleşim merkezi olup, görünen kalıntı yoktur. Kasabanın merkezinde bulunan Hüyük'ün çevresi çok önceleri su ile çevrili olduğu, zamanla suların çeşitli tabii nedenlerden çekildiği ve Roma Kralı Sezar zamanında buraya bir kale yapıldığı tahmin edilmekte, bundan dolayı Sızır'ın adının Sezar'dan geldiği söylenmektedir. Kale üzerinde bulunan mahalle şimdi Kalebaşı mahallesi olarak anılmaktadır.
Diğer bir rivayete göre de bu bölgede fazla suyun sızması sonucu önceleri Sızar diye anıldığı sonradan Sızır'a dönüştürüldüğü ifade edilmektedir.
GÖLOVA İLÇESİ
Coğrafi Konumu : İlçe, İç Anadolu bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında yer alır. Arazi daha çok dağlık ve engebelidir. Sivas'a uzaklığı 198 km. Suşehri’ne 45 km, Refahiye'ye 20 km. Erzincan'a ise 100 km'dir. Ortalama rakımı 1300 m'dir.
İlçenin Tarihçesi : Gölova'nın tarihi M.Ö.1000 senelerine kadar uzanır. İlçenin kuzeyine düşen "Söğütlü Göze" dediğimiz yerde Hitit Uygarlığının varlığı belirlenmiştir. Rum pontus devletine bağlı olarak Avanıs ismini taşımış olup, yakın zamana kadar bu isimle anılmış, daha sonra ismi değiştirilerek Gölova adı verilmiştir.1990 yılındaki bir kanunla ilçe olmuştur.
Tarihi Değerleri :
Çoban Baba Türbesi : Gölova ilçesi, Çobanlı köyünde, küçük bir tepenin üzerindedir. 5.45 x 5.45 m. ölçülerinde, kare planlı, kesme taştan inşa edilmiştir. Kubbesi zamanla yıkılmış, sonradan betonarme olarak yapılmıştır. Giriş kapısı mukamaslı bir kavsaraya sahiptir. Cephesi geometrik motiflerle süslüdür. İçinde bir sanduka vardır.
GÜRÜN İLÇESİ
Coğrafi Konum : Gürün Sivas ilinin güneyinde Sivas-Malatya yolu üzerinde kurulmuştur.140 km'lik bir karayoluyla Sivas'a ulaşır. İlçenin güneydoğusunda Malatya, batısında Kayseri, güneydoğusunda Kahramanmaraş, kuzeyinde Kangal ilçesi yer almaktadır. Rakımı 1250 m. yüzölçümü 3080 km2, arazisi dalgalı bir ilçedir. Karasal iklimin tesiri altındadır.
İlçenin Tarihçesi : İlçenin tarihi çok eskidir. M.Ö. 2000 yıllarına kadar iner. Mevcut mağaralar, Gürün' ün ilk çağ tarihini yaşadığını göstermektedir. Etilerin bu bölgeye medeniyet kurdukları bulunan eserlerden anlaşılmaktadır.
Şuğul bölgesindeki kayalar üzerindeki Etilere ait yazılar bunu göstermektedir. "Tegerama" yani Gürün bölgenin en güçlü kalesi durumundaydı.
Anadolu İslamiyet’inin hakimiyeti altına 8irince Gürün, Malatya Beyliğine bağlı bir kasaba oldu. Daha sonra burada Danişmentliler ve Selçuklular hakimiyeti sürdüler. Bir ara Kadı Burhaneddin'de kendi beyliğine bağladı. Yıldırım Beyazıd devriyle Osmanlı topraklarına katıldı.1858 yılında ilçe olmuştur.
Tarihi Değerleri :
Ulu Camii : Asıl ibadet alanı üzeri alanını örten kubbe, dört sütun üzerine oturmaktadır. Yanları çapraz tonozludur. Minber mihrap merkezindedir.
Kilise : Kesme taşlarla inşa edilmiş dikdörtgen planlıdır. İçine girilememiştir.
Mozaik Kalıntısı : Tepecik köyünde bir vatandaşın ahırının tabanında Roma dönemine ait mozaikler bulunmuştur. Karşılıklı kuş resimleri işlenmiştir.
İlçe Halk Kütüphane Binası : Kesme taştan iki katlı olarak inşa edilmiştir.
Yeşil Kale Köyü Kalesi : Aynı isimle anılan köyün güneyindedir. Doğu yönünde kesme blok taşlar hala görülmektedir. Kuzey yönünde kayalara oyulmuş bir dehliz Uludere Çayına inmektedir. Ayrıca ilçe çevresinde Göbeören Kalesi, Karacaören Kalesi ve birçok höyük bulunmaktadır.
HAFİK İLÇESİ
Coğrafi Konumu : İç Anadolu Bölgesinin yukarı Kızılırmak bölümünde Sivas iline bağlı bir ilçedir. Kuzeyinde Tokat'ın Reşadiye ve Almus ilçeleri, Sivas’ın Koyulhisar ilçesi, Güneyinde Kangal ilçesi, Doğusunda Zara ilçesi, batısında Sivas ve Yıldızeli ilçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 2967 km2 dir. Rakımı 1276 m. dir.
İlçenin Tarihçesi : Hafik'in eski adı Koçhisardır. 1870 yılında ilçe olmuştur. Hititler zamanından beri yerleşim merkezidir. 1515 yılında Yavuz Sultan Selim İran seferine giderken ordusuyla birlikte bugünkü sultan pınarı denen yerde çadır kurmuştur. 1926 yılında Hafik ismi verilmiştir.
Tarihi Değerleri :
Hükümet Konağı : Son Osmanlı dönemi idari yapısıdır. İki katlı olup, 1989 yılında restore edilmiştir.
Tuzhisar Köyünde Bulunan Kilise : Üç sahanlı, bazilikal planlıdır. Apsis dışa doğru yarım daire şeklindedir. Sütunları birbirine sivri kemerler bağlamaktadır. Ayrıca Düzyamaç ve Düzyayla köylerinde de kiliseler olduğu söylenmiştir. Yörede birçok mağara bulunmaktadır.
İMRANLI İLÇESİ
Coğrafi Konumu : İl Merkezi Sivas'a 105 km 'lik asfalt bir yolla bağlı olan İmranlı Sivas'ın doğusunda, Sivas-Erzincan yolu üzerinde kurulmuş bir ilçe merkezidir. Rakımı 1650 m. olup Kızıldağın eteğinde Kızılırmak vadisinde kurulmuştur. Yüzölçümü 1229 km2' dır. İlçede tamamen karasal iklim hüküm sürer.
İlçenin Tarihçesi : İlçe olmadan önce "Çit" daha sonrada "Hamitabat" diye tanınmaktaydı. 1877 Osmanlı Rus savaşında doğu illerimiz işgal edilince o yörelerin halkı İmranlı'ya yerleştirilmiştir. 1911 yılında bucak olmuş,1948 yılında ilçe olmuştur.
KANGAL İLÇESİ
Coğrafi Konumu : İl merkezine 80 km'dir. İlçenin doğusunda Divriği, batısında Kayseri, güneyinde Gürün, kuzeyinde Suşehri ile çevrilidir. Yüzölçümü 3700 km2 dır. rakım ise 1540 m. dir.
İlçenin Tarihçesi : Malazgirt Savaşından sonra Türklerin eline geçmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu yıkılınca Anadolu içlerinde büyük bir hızla ilerleyen Türkistan Türklerinin bir kolu da Kangal ve yöresine yerleştiler. Bu bölgenin Etiler devrinde de yerleşim merkezi olduğu bulunan eserlerden anlaşılmaktadır. Yörede çokça höyük ve harabeler mevcuttur. IV. Murat devrinde yapıldığı sanılan bir de han vardır.
Tarihi Değerleri :
Camii: Kare planlı, üzeri kubbeyle örtülüdür. Batı ve Kuzey yönü üçer kubbeyle örtülüdür. Kesme taştan 18. yüzyılda inşa edilmiştir.
Alacahan Kervansarayı : Camii,han ve sur duvarlarından oluşmaktadır. Eski İpek Yolu şimdiki Sivas-Erzincan yolu üzerinde, Alacahan nahiyesi içerisindedir. Siyah-beyaz kesme taşlarla almaşık olarak örülmüştür. Adını da bu örgü sisteminden almıştır. Muhtemelen 17.yüzyıl Osmanlı Hanı olabilir.
Halil Rıfat Paşa Köprüsü : Alacahan bucağına bağlı Yeşil Kale köyüne giderken Malatya yolu üzerindedir. Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa yaptırmıştır. Tekgözlü 3.80m. genişliğinde 4.15m. yüksekliğinde, 10.5m. uzunluğundadır.
Tekke Köyü Samud Baba Kümbeti : Kapı üzerindeki kitabesine göre 1573.yılında yaptırılmıştır. Dıştan altıgen planlı, içten daire kubbeli,dıştan pramidal külahlı olup,tamamen taştan imal edilmiştir.
KANGAL KÖPEĞİ KANGAL DOG
Kangal yada literatürdeki adıyla Anadolu Çoban Köpeği ülkemizde yaşayan en özgün soy, gen yapısında bir başka köpek geni olmayan dünyadaki ender köpek türlerinden biri.
KOYULHİSAR İLÇESİ
Coğrafi Konumu : Koyulhisar İlçesi İç Anadolu'nun kuzey doğusunda batıdan doğuya doğru uzanan Kelkit Vadisini, kuzeyden güneye doğru dikine kesen bir vadi üzerindedir. İl merkezi Sivas a 180 km. mesafededir. Batıda Tokat'ın Reşadiye, kuzeyde Ordu ilinin Mesudiye, kuzey doğuda Giresun'un Bulancak, batıda Suşehri ve güneyde Zara, Hafik ilçeleri ile çevrilidir. Kelkit vadisi İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz Bölgesinin ayrım hattı olup, Koyulhisar bu hattın kuzeyinde Karadeniz Bölgesinde kalmaktadır. bu nedenle bu bölgede karasal iklimden ılıman iklime geçiş görülür. Rakımı 850 m. yüzölçümü 968km2'dir.
İlçenin Tarihçesi : İlçenin adının kaynağı hakkında çeşitli söylentiler vardır. Koloneia, Kule-Hisar, Kuyulu-Hisar gibi isimlerin yanı sıra batılı kaynaklarda da Kaili-Hisar, Kuili-Hisar şeklinde geçmektedir. Türkler, Anadolu'ya yerleşmeden önce Pontus Rum İmparatorluğuna bağlı olup isim de Kolonya şehri idi. Malazgirt Savaşından sonra Selçukluların, XV. asır ortasından itibaren de Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Bu sırada şehrin adı Muşaz'dır.
Fatih'in korkusundan Uzun Hasan, şimdiki Yukarıkale köyünün doğusundaki cephe üzerine bir kale yaptırmış, Osmanlılar üzerine sık sık saldırmaktaydı. 1461 yılında Uzun Hasanın Koyulhisar'ı zapt etmesi üzerine, Fatih Sultan Mehmet, buraya Şaraptar Hamza Bey'i göndermiş, arkasından kendisi kaleyi teslim almış buradan da Trabzon'a devam etmiştir.
Koyulhisar'a bağlı Aşağıkale köyünün bulunduğu yerin batısındaki tepe üzerinde de kale harabelerine rastlanmaktadır. Bazı araştırmalar, bu kale yakınlarında ortaçağ kalıntılarının bulunduğundan söz etmekte ve Muşaz ismine sık sık yer vermektedir.
Aşağıkale kalıntılarının bulunduğu tepenin dibindeki ırmağın güney kısmında IV. Murat tarafından yaptırılmış bir Kervansaray,1939 zelzelesiyle yıkılmıştır.
Tarihi Değerleri :
Aşağıkale (Kale-i Zir) : Kalenin bazı duvar kalıntıları durmaktadır. Yalçınkaya üzerine inşa edilen kaleden ırmağa inen merdivenler bulunmakta ve kalede bina temel izlerine rastlanmaktadır.
Yukarı Kale (Kale-i Bala) : Yukarı kale köyünün doğusunda, sarp yamaçlar üzerindeki kalenin harabelerine rastlanmaktadır. Kaleleri Uzun Hasan yaptırmıştır. Koyulhisar kalesinden Evliya Çelebi de bahsetmektedir. Kale içinde yüz ev, ambarlar, cephanelik, su sarnıçları, demir kapılı kuyusu vardır. Aşağıda bir şehir, camii ve dükkanlar bulunduğundan bahseder.
Fatih Camii : Yukarı kalededir. Mütevellisi Hatipoğullandır. Sadece temelleri kalmış üst örtüsü yıkılmıştır.
Hacı Murat Hanı : Tamamı kesme taşlardan yapılmış olup, Suşehri-Niksar yolu üzerinde yaklaşık 20x100m ebadındadır. Duvarları ayakta kalmış, üst örtüsü 1939 yılı depreminde yıkılmıştır.
Hamam : Kalenin eteğinde, doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Bugün hamamın üzeri toprakla örtülmüş olup, sadece kubbesi ve bir duvarı görülebilmektedir.
Koyulhisar Şehitliği : İlçe merkezindedir. Türk Ordusunun Koyulhisar halkına şükran borcu olarak 1917-1918 yıllarında bir anıt çeşme yapılmıştır.
SUŞEHRİ İLÇESİ
Coğrafi Konum : Suşehri, Sivas ilinin kuzeydoğu bölümünde, Karadeniz bölgesi sınırlan içinde yer almaktadır. Sivas iline uzaklığı ise 143 km.'dir.
Doğuda, Akıncılar, güneyde İmranlı, güneybatıda Zara, batıda Koyulhisar, kuzeyde Şebinkarahisar, kuzeydoğusunda ise Aluçra ilçeleri vardır.
Suşehri 980 km2'Iik yüzölçümü ile Sivas'ın ilçeleri arasında önemli bir bölüme sahiptir. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 950 m'dir. İlçe sınırları en yüksek nokta, 2812 m ile Kösedağ, en düşük noktası ise 700 m ile Kelkit Çayının ilçe topraklarını terk ettiği yerlerdir. (Akçaağıl Köyü sınırlan içinde) İlçe sınırları içindeki önemli yükseltiler; Kösedağ ile Canik dağlarının iç sıralarıdır.
Suşehri ovası, Kelkit vadisinin genişlemesi ile oluşmuştur. Ova tabanında Kılıçkaya Barajının yapımı ile 3.202 hektarlık alan göl haline gelmiştir.
Suşehri İç Anadolu’nun karasal iklimi ile Karadeniz bölgesinin yağışlı iklimi arasında geçiş çizgisinde bulunmaktadır. Yazları sıcak ve kuraktır. Kış mevsimleri ilin diğer ilçelerine(Koyulhisar dışında) daha ılık geçer. Kışın yağışlar kar şeklindedir. İlkbaharı ise bol yağmurludur.
1990 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, ilçe merkezinin nüfusu 23.202, köyleri ile birlikte ise, 46.8 43 kişidir. İlçeye bağlı bir bucağı (Gökçekent) 68 köyü bulunmaktadır.
İlçenin Tarihçesi : Suşehri ilçesi eski bir yerleşim merkezidir. İlçenin tarihi Bakır Çağına kadar inmektedir. Ova kesiminde eski sıradur civarında Bakır Çağı özellikleri gösteren eşyalar bulunmuştur. Eskişar, Çataloluk köylerinde Roma, Selçuklu dönemlerine ait tören yerleri bulunmaktadır. Akşar köyü yakınlarında Roma İmparatoru Hadrianus adına dikilmiş kilometre taşlarına (mil taşı) rastlanmaktadır.
İlçenin eski yerleşim yeri şimdiki merkezin 2 km. doğusunda çayırbaşı mevkiinde bulunuyordu. Bulahi (veya Bulalliye) adını taşıyan bu yerleşim yeri depremler sonucunda yıkılınca ilçe Andıryas adını alarak şimdiki bulunduğu merkezde gelişmeye başlamıştır.1906 yılında da suların bolluğu nedeniyle Suşehri adını almıştır.
Suşehri ovası ve Kösedağı 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olan Kösedağı Savaşına sahne olmuştur. Baycu Noyan komutasında Anadolu'ya giren Moğol ordusu II.Keyhüsrev komutasındaki Selçuklu ordusunu sultanın tecrübesizliği nedeniyle ova kesiminde ve Kösedağ'da bozguna uğratmış, Selçuklu ordusu 3000'den fazla şehit vermiş, ayrıca ağırlıkları da Moğolların eline geçmiştir. Tarihimizde Kösedağı felaketi olarak geçen bu savaş Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olmuş, Anadolu Moğollar tarafından yakılıp yıkılmıştır.
1917 yılında doğuda Ruslara karşı savaşan ordumuz geriye çekilmek zorunda kalmış III.ordu karargahı Suşehri’ne taşınmıştır. Ruslar doğuda Refahiye ilçesine kadar gelmişler ancak,1917 Rus ihtilali ve ordumuzun kahramanca direnmesi sonucu geriye çekilmek zorunda kalmıştır.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 tarihinde başlattığı Kurtuluş Savaşı çalışmaları sırasında, Erzurum kongresine giderken 28 Haziran 1919 günü ilçemize misafir olmuştur. Bu misafirlik sırasında Suşehri’ndeki milli mücadele görevi Mehmet Ali Efendiye verilmiştir. Ayrıca bir toplantı ile Suşehri Müdafai Hukuk Cemiyeti şubesi kurulmuş, ilçeyi Erzurum Kongresinde temsil etmek üzere Çeçen Zade İsmail Hakkı Bey delege seçilmiştir.
Atatürk, Erzurum Kongresi dönüşünde ilçemize tekrar uğramıştır. Büyük önderimizin ilçemizden geçtikleri bugün (1 Eylül) Suşehri'nin mahalli günü olarak kabul edilmiştir. Her yıl ilçe çapında düzenlenen şenliklerle kutlanmaktadır.
Tarihi Değerleri :
Balhatun Camii(Belkıs Hatun) : İlçe merkezindedir·.1919 Erzincan depreminde tamamen yıkılmış yerine 1910 yılında bugünkü camii yaptırılmıştır. İlk camii 1725 yılına ait olup yapım kitabesi camiinin asıl ibadet alanına giriş kapısı üzerine konmuştur. Ahşap tavan sağlam ve ibadete açıktır.
Köse Süleyman Ziyaret Yeri : Köse Süleyman, Selçuklu komutanıdır. 1243 yılında Moğol istilası sırasında Kösedağ mevkiinde Köse Süleymanla Baycu Noyan büyük bir savaş yapmış. Ancak, Köse Süleyman ,şehit düşer. şehit düştüğü yer her yıl Temmuz ayında çevre köylerince ziyaret edilir
ŞARKIŞLA İLÇESİ
Coğrafi Konum : İlçemizin yüzölçümü 2619 km2, deniz seviyesinden yüksekliği ise;1180 metredir. Kızılırmak vadisini sınırlayan Kuzey-doğu yönündeki Çal dağının kuzeybatı eteklerinde kurulmuştur. Etrafı dağlarla çevrili Gedik Ovası denilen küçük bir ovanın ortasındadır.
Şarkışla ilçesi topraklarının büyük bir bölümü III. zamana ait topraklardan oluşmuş arazilerdir. Bunun yanısıra bölgede bu zamanlarda oluşmuş organik kalker,kil,kaya ve jips gibi gibi yapının pek çoğunu bulmak mümkündür.
1500 metreyi aşan yaylalar ilçenin göze çarpan en belirgin yüzey şekilleridir. Güneybatı-Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan bu yaylaları bir takım dağ sıraları böler. Yeliboy, Yürübaba, Tepesidelik, Akbaba, Gökgöz, Beserek ve Güldede ilçenin en önemli dağlarıdır.
İlçe genelinde Kuzeydoğu-Güneybatı istikametinde akış gösteren Kızılırmak, kuzeyde Acısu ve güneyde de Kanak Çayı ile karışır. Arazi yapısı genelde düzlük ve aşınmış yükseltilerden oluşur. Vadiler diğer bölgelerin aksine çok derin değildir. Dağların müşterek özelliği Akdağ hariç bitki örtülerinin zayıf oluşudur.
İlçe Anadolu Bölgesinin en soğuk coğrafi bölgesinde oluşu nedeniyle ilçede iklim serttir. Yazlar sıcak ve kurak,kışlar ise soğuk ve yağışlıdır. Yağış kış aylarında kar, Bahar aylarında ise yağmur şeklinde düşer. İlçe karayel poyraz rüzgarlarının tesiri altındadır.
Bitki örtüsü olarak; ilkbaharda yeşerip sonbaharda kuruyan bozkırlara ve birçok ölçüde ilçenin kuzeyindeki köylerde kısmi çam ormanlıkları ile su kenarında insan eliyle yetiştirilen söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanmaktadır.
İlçenin Tarihçesi: İlçemiz 1873 yılında Tonus adıyla kurulmuştur. Önceleri Akviran köyünde olan ilçe merkezi sonradan bugünkü iskan etmiş ve ismi değiştirilerek Şarkışla ismi verilmiştir.
İsminin neye istinaden verildiği hakkında elde kesin mevcut bilgi olmamakla beraber bugüne kadar gelmiş iki inanış vardır. Bunlardan birine göre "Güzel Kışla" anlamına gelen şehrin ismi Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Ertuğrul Bey zamanında ilçede,ilçeye askerin eğitim ve talimatların yapılması sırasında kaldığı.
Diğer bir inanış ise IV.Murat'ın İran seferini yaptığı sırada ilçede konaklayıp kışla kurması neticesinde ilçeye "Şarkta Kurulan Kışla" anlamına gelen Şarkışla isminin verildiği yolundadır.
İlçe merkezinde yapılan arkeolojik araştırmalardan ilçeye bağlı Gürçayır, Kızılcakışla ve Karacaören köylerinde Eti, Roma, Selçuklu, Danişmend ve Osmanlı uygarlıklarının izlerine rastlanmaktadır.
Tarihi Değerleri:
Ulu Camii : Kapısının üstündeki kitabeye göre 1080H.(1669 miladi)yılında yapılmıştır. Üsküdarlı Mehmet Efendi Vakfındadır.1900 yılında Hacı Hasan Sami Paşa tarafından büyük çapta onarılarak bugünkü şeklini almıştır.
Hardal Köyü Camii : Beden duvarının yarısı,üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Duvarlar kesme taş örtülüdür.
Kale : İlçenin ortasında yüksek bir tepedir. Kaleye ait hiçbir iz yoktur. Kaleden çok höyüğe benzemektedir. Bunlardan başka ilçede Radar tepesinde Arap Dede,Küpeli köyünde Küpeli Dede yatırları vardır.
ULAŞ İLÇESİ
Coğrafi Konum : İç Anadolu bölgesinin doğu kısmına kurulmuş olup, kışları soğuk ve sert, yazları ise kurak ve sıcak geçen iklime sahiptir. Tarıma elverişli düz ve subasar ovası vardır. Sivas'a 40 km. mesafededir. Doğusunda 2319 m. ile Tecer Dağı ve bu dağdan çıkıp Kızılırmak'a dökülen Tecer Çayı vardır. İlçenin rakımı 1350 m'dir. ilçenin merkez nüfusu 2530'dur.
İlçenin Tarihçesi : Ulaş ilçesinin ilk olarak iskanı Selçuklular dönemine dayanmaktadır. Ulaş ilçesi doğu transit yolu üzerindedir. Selçuklular döneminde, ilçe girişine yaptırılmış bulunan Selçuk Hanı kalıntıları ilçenin önemli bir ticaret merkezi olduğunu kanıtlamaktadır.
Osmanlı devletinin kuruluş yıllarının başlangıcında Osmanlılara bağlanan bu yerleşim merkezi, o dönemde de önemini sürdürmüş ve Bağdat yolu ile batı ve doğuya bağlantısını kurmuştur.
Önemli bir yerleşim merkezi olan Ulaş İlçesi, Cumhuriyet döneminde doğudan gelen göçmenler ile Bulgaristan ve Yugoslavya'dan gelen göçmenlerin iskanı ile nüfus yoğunluğunu artırmıştır. Bu dönemde yapılan doğu transit yolu da Ulaş ilçesinden geçmektedir. 1968 yılında Belediye teşkilatı kurulmuş, 20 Mayıs 1990 tarihinde de ilçe teşkilatı kurulmuştur.
YILDIZELİ İLÇESİ
Coğrafi Konum : İç Anadolu bölgesinde yukarı Kızılırmak bölümünde Sivas ilinin batısında, ilçe toprakları ve merkez, batıda Almus ilçesi ve Artova, doğuda Sivas'ın Hafik ve merkez, batıda Yozgat'ın Akdağmadeni, güneyde ise Şarkışla ilçeleri ile çevrilidir. Sivas ilinin en geniş topraklarına sahiptir. Yüzölçümü 4095 km2, rakımı 1400 metredir. Bu toprakların ürün getirebilir arazisi 156.013 %38.3 mera arazisi 140000 %34.2 ormanlık arazisi, 22.225 hektar %19.8 dekar, taban arazi 9.340 dekar %2.3'üdür. İlçede kara iklim hüküm sürmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Yeryüzü şekilleri Çal Dağı, Çamlıbel Dağları, Yıldız Dağı, Tura ve Gürcü Dağları bulunmaktadır. Önemli akarsuları Han deresi, Kümbet Suyu, Yıldız Irmağı ve Kızılırmak bulunmaktadır. Ayrıca onbir adet sulama göledi vardır. Bunların sıralanması şöyledir : Sarıçal, Altınoluk, Kerimumum, Çağlar, Aşağı Çakınak, Ilıca, Avcıpınarı, Kaman Etyemez, Demirözü, Yusufoğlan göletleridir.
İlçenin Tarihçesi : Yıldızeli ilçesi Osmanlı padişahlarından IV. Murat'ın Bağdat Seferi sırasında 1639 yılında Sadrazamlarından Kemenkeş Kara Mustafa Paşa tarafından askerlerin konaklama merkezi olarak kurulmuştur. Halen günümüze kadar camii ve hamam tarihi eser olarak korunmaktadır. İlçenin ilk ismi "Yenihan" olarak verildi ise de daha sonra Yıldız Dağından esinlenerek "Yıldızeli" olarak değiştirilmiştir. Yahu, Çırçır ve Direkli isminde üç nahiyesi ve 128 köyü bulunmaktadır.
Tarihi Değerleri :
Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii : Kemankeş Kara Mustafa Paşa 1640'ta camii,iki han ve bir de hamamdan oluşan bir külliye yaptırmıştır.
Camii, kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlıdır. Tavanı yuvarlak ahşapların yanyana getirilmesiyle yapılmıştır. Tavanı beden duvarları ve iki büyük ahşap sütun taşımaktadır. Kuzeyde son cemaat yeri ile asıl ibadet alanı arasında kesme taş örgülü tek şerefeli minaresi yer almaktadır. Sarı kesme taştan inşa edilen camii büyük çapta onarım görmüştür.
Hamam : Camiinin güney batısında hükümet konağının arka kısmındadır. Kuzey güney doğrultuda camii ye paralel olup dikdörtgen planlıdır. Güney köşeleri kesme taş diğer cepheleri moloz taş örgülüdür. Soğukluk ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmaktadır.
Han : bugünkü hükümet konağının yerinde olan han yıkılmış sadece güneyde bazı duvar izleri vardır.
Şeyh Halil Türbesi : Aynı adla anılan köydedir. Dıştan kare planlı üzeri kubbe ile örtülü olup kubbeye geçişler tromplarla sağlanmıştır. Türbe iç duvarlarından ve kubbe eteğinde kalem işi süslemeler yer alır. Mihrap nişinin batısında köşk resmi ile üzerinde 1858 tarihi yazılıdır.
Akçakoca Köyü Türbesi : Türbe tamamen yenilenmiştir. Çevresinde devşirme antik parçalara rastlanmaktadır.
Banaz Köyü türbesi : 6*6 metre ebadında kare planlı dıştan sekizgen kasnaklı içten köşe üçgenleri yardımıyla kubbeye geçilmektedir.0.80m kalınlığındaki beden duvarları kesme taş kasnak ve kubbe moloz taş örgülüdür. İçten sıvalı olup mihrap nişi sadedir. Plan tertibi malzeme ve mimari açıdan 15. yüzyıl yapısı olduğu inbahı vermektedir.
Kümbet Köyü Kalesi : Kümbet köyünün güney-batı yönünde kayalık üzerindedir. Kaleye ait duvar ve temel kalmamıştır. Yüzey buluntularına göre Roma döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Kayaların oyulması ile merdivenli su yolu yapılmıştır. Yarıya kadar toprak ve taş doldurulmuştur. Bunlardan başka ilçe ve çevresinde höyük ve mağaralar bulunmaktadır.
ZARA İLÇESİ
Coğrafi Konumu : İlçenin yüzölçümü 2456 km karedir. Zara’nın kuzey bölümü Kara Bölgesine girmekle beraber genellikle toprakları Kızılırmak havzasındadır . Kızılırmak'ın geçtiği ve aynı yönde uzanmış geniş ve ovamsı bir vadi; Kızılırmak vadisi içerisinde kalan ilçe merkezinde yükseklik 1350 m. olduğu halde bu havza dışında ortalama yükseklikler 2000-2500 m. civarındadır. Karadeniz bölgesinin ikinci sıradağları Zara sınırları içerisine girerler. Kuzey yönünde Karaçam, Tekeli (2621 m.) Beydağı (2792 m.), Gürlevik Dağı (2676m.)
Yılanlı (2200 m.) ve Karababa Dağlarıyla çevrilidir.
İlçenin Tarihçesi : Yapılan son araştırmalara göre ilçe ve çevresinde ilk olarak neolitik dönemde yerleşildiği sanılmaktadır. Zara- Hafik arasında höyük de yapılan kazıda neolitik dönem özellikleri gösteren çakmak taşından minik uçlar, el değirmeni taşları ve hayvan kemikleri gibi buluntular çıkmıştır.
Zara 1888 Devlet salnamesine göre Kanuni Sultan Süleyman’ın 1539 yılında bir fermanla Koçgiri Aşiretinin yerleştirildiği 1836 yılında Koçgiri adıyla nahiye , 1886 yılında kaza olmuştur. O yıllarda Zara'da biri orta öğretim okulu almak üzere 40 öğrencili Rüştiye ile toplam 16 okul bulunmaktaydı.
Erzurum Kongresine Zara Recep Efendiyi temsilci olarak göndermiş; Atatürk 2 Eylül 1919'da Erzurum'dan Sivas'a geçerken Zara'ya uğramıştır.
Milli Mücadele esnasındaki önemli olaylardan birisi de Koçgiri ayaklanması idi. O zamanlara Zara'ya bağlı İmranlı'da nahiye müdürü Haydar Beyin Kuruçay Kazası kaymakamlığına ilişkin talebinin reddedilmesi üzerine başlayan ayaklanma 6 Mart-17 Haziran 1921 tarihleri arasında meydana gelmiş olup olay büyümeden sona ermiş, bölgede Nurattin Paşa komutasında sıkı yönetim ilan edilmiş, TBMM'nin kendi içinden seçtiği bir kurul yerinde incelemeler yapmak üzere Kasım 1921'de Zara'ya gönderilmiştir.
Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberinde bir heyetle birlikte Sivas'tan Erzincan'a giderken 28 Eylül 1924'te Zara'ya uğramıştır. Buradaki istirahatleri esnasında Latife Hanım yörede çocuk doğum ve bakım adetleriyle ilgili olarak çevresindekilere sorular sormuş bunun üzerine getirilen mahalli ebelerden birisi konu hakkında bilgi vermiştir. Bu seyahatin dönüşünde Atatürk ve beraberindekiler Şebinkarahisar'dan Sivas'a giderken 12 Ekim 1924 günü tekrar Zara'ya uğramıştır.
Tarihi Değerleri :
Şehitlik : 39. piyade alayı, talimgah birliği askerlerinden 1915 yılında başlayan salgın hastalığın önü alınamamış ve çok sayıda asker cephede bu nedenle ölmüştür. Bu nedenle aynı yılda herbiri 50-60 cenaze alan büyük toplu mezarlar yapılarak Zara Şehitliği kurulmuştur. Aynı yıl bir anıt yapımına başlanmış, büyük sanat değerine sahip bu anıt 1917 yılında tamamen bitirilmiştir.1939 depreminde hasar gören ve 1974 yılında tamamen yıktırılan bu anıtın yerine sembol olarak dikdörtgen şeklinde bir anıt yapılmıştır.1987 yılında ise aslına benzer bir anıt yapılmaktadır.
Çarşı Camii : Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlıdır. Asıl ibadet alanı içerisinde dört sütun üzerine kubbe ile dikey eksenlerinde uzun kubbe ve çapraz eksenlerinde oval kubbeyle örtülü Sahınlar yer almaktadır. Kuzeybatı köşesinde çift şerefeli, kesme taş örgülü minare yer alır. Minare kaidesinde minareyi Zaralı Zade Lütfullah'ın 1809 yılında yaptırdığı yazılıdır.
Şeyh Merzuban türbesi : Zara'nın güneyinde Tekke köyü girişindedir. Kapı üzerindeki kitabeye göre 1528 yılında Şeyh Merzuban adına yaptırılmıştır. Sekizgen gövdeli üzeri kubbeyle örtülüdür. Kuzeydoğuya sonradan bir eyvan ilave edilmiştir. Kubbe üzeri pramidal sivri külaha ve çinko malzeme ile kaplanmıştır. Türbe içerisinde bir sanduka ve güneyde mihrap nişi yer alır. Alçı malzeme ile yapılmış yaldız boyalı ay yıldız ve kıvrım motifleri sonradan yapılmıştır. Türbe içinde iki kitabe vardır. Birinci kitabe 1792 tarihli olup, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mehmet efendiler tarafından,1889 tarihli ikinci kitabede ise Şeyh Osman, Şeyh Mehmet, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mahmut Efendiler tarafından tekrar tamir edildiği yazılıdır.
Şeyh İbrahim El Aziz Camii : Büyük bir ihtimalle türbe içerisinde tamir kitabesinde ismi geçen Şeyh İbrahim tarafından 18. yüzyıl sonlarında yaptırılmış olmalıdır. Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır.
Demiryurt Köyü Camii : Ası1 ibadet alanındaki ahşap direklerden birinin üzerinde "Said Ağa 1332 (1914) diğerinde ise 1916 tarihi yazılmıştır. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlı ve üç sahanlıdır. Tavan ve kadınlar mahfili'de ahşap üzeri ajur tekniği ile yapılmış süslemeler vardır.
Acısu Köprüsü : Zara-Tekke köyüne girerken Acısu çayı üzerinde iki gözlü ve yuvarlak kemerlidir. Genç Osmanlılar dönemine ait olduğu sanılmaktadır.
Demiryurt Mağaraları : Sivas-Erzurum karayolunun 55. km.'sinde E-23 uluslararası karayoluna 1 km. kadar yakınında bulunmaktadır. Kızılırmak'ın her iki tarafına bakıldığında sayılan kırk-elliyi bulan kaya Mağaraları dikkati çekmektedir.